Uz. Dr. Metin Güven

Tarih: 19.01.2023 21:04

PANDEMİ HAYATIMIZDA ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRDİ

Facebook Twitter Linked-in

Pandemi ile birlikte artık herkes bağışıklık sistemimizin önemi anladı ve en önemlisi toplumun farkındalık seviyesi arttı. Herkes ne yapabilirim hangi takviyeler iyi gelir onları araştırmaya ve sormaya başladı. Hatta covid geçirenler hastalık esnasında ne yapsam da bağışıklığımı güçlendirip ağır hastalığı geçirmesem diyerek doktora, eczacıya danıştı. Ağızdan, damardan bol bol, renk renk vitaminler, takviyeler, bitkiler gibi şifa için, bağışıklık için pek çok ürün denendi. Yok, C vitamini mi, resveratrol mü kullansam, yoksa damardan glutatyon mu, hayır hayır falanca ozon yaptırmış feşmekan vs. derken bitmek tükenmek bilmeyen bir sürü soru ve muhabbet.

Sağlıksız yiyecek ve yabancı maddelerle uzun yıllar hasarlanmış olan bedenimizi nasıl doğal yollarla toparlayabiliriz demek yerine ilaçlardan, takviyelerden anlık veya günlük mucizeler arandı. Bu durum, çürük binanın güzel bir sıvayla kapatılıp sonra ilk depremde çökecek olan o güvenli sandığımız duvarın altında kalmak gibi bir şey değil mi aslında?

Nedeni bilinmeyen hastalıklar ve durumlar hariç; genel olarak bağışıklık sistemimizi nasıl güçlendirebiliriz? Bugünkü bildiklerimizle artık biliyoruz ki bağışıklık sistemimizin kumanda merkezi mide ve bağırsaklarımızdır. Yani ne yediğimiz ne içtiğimiz hatta ne soluduğumuzdur. Yaklaşık olarak son 100 yıldır yediğimiz içtiğimiz her şey değişti ama insan fizyolojisi değişmedi ve hala ‘fabrika ayarlarımız’ aynı. Ancak yediğimiz içtiğimiz soluduğumuz her şey, her şey değişti! Aslında 1000 yıl önceki insan bünyesine sahip olan vücudumuza, şu an plastik atıklarından tutun da çeşit çeşit ilaçlar, kimyasallar, ağzımızdan, burnumuzdan ve derimizden bir sürü yabancı madde giriyor. İşte bu değişkenler arasında bünyemiz de değişiyor ve adaptasyon kazanmaya çalışıyor. Adaptasyon sürecinde insan bünyesi alerjiler ve yeni yeni hastalıklar geliştiriyor.

Bağırsaklarımız bağışıklık sistemimizin ana kumanda merkezi demiştim, işte çözüm de orada. Yani çözüm, yediğimiz içtiğimiz her şey ve hatta soluduğumuz ve cildimize sürdüklerimizdedir.

Ne yapabiliriz?

Bağırsaklarımıza en iyi gelen şey lifli gıdadır yani bitkisel doğal gıda. Hazır endüstriyel tozlar, mamalar değil, sadece ve sadece bitkisel liflerdir. Çocuklar ek gıdaya başlanmasından itibaren bolca sebze, et, balık veya tavuk, bakliyat ve salata yedirilmeli ve asla hazır gıdaya alıştırılmamalıdır.
Salata, soframızın baş tacı olmalı ve her öğün bolca tüketilmelidir. Salatamızı hazırlarken her renkten sebze ve hatta meyve kullanılmalıdır.
Doğal ortamında yetişen hayvansal gıda insan sağlığı için vazgeçilmezdir
Doğal ortamında yetişen balık, omega 3 kaynağıdır
Rafine, kızarmış, çok şekerli yiyecekler bağırsaklarımızın baş düşmanıdır dolayısıyla bağışıklık sistemimizin de baş düşmanıdır, bu mutlaka bilinmelidir
Akşam yemeğinden sonra gece yemek, ya da atıştırmalıklar yapılmamalıdır
Bağışıklık sistemimize etkisi olan başka konular da var tabii, bunlar da özetle;

Günlük yeterli uykunun alınması
Günlük stres yani işyerinde ya da evde gelişen basit gerginlikleri mümkün olduğunca doğru yönetebilmek
Günlük kas aktivitesi yani ‘kişiye uygun’ spor yapmak
Güneşin faydalı ışınlarından yararlanarak, artık bağışıklığın bir parçası sayılan D vitaminini bolca depolamak gerekir
Günümüzde medya ve sosyal medyadan uzak kalmak her ne kadar zor da olsa toksik ilişkilerden ve teknolojik mavi ışıktan mümkün olduğunca uzaklaşmak ve doğaya dönmek bağışıklık sistemimize çok iyi gelecektir

Sağlıklı günler dilerim..


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —