Yargıtay, miras hukuku açısından kritik öneme sahip yeni bir içtihat kararına imza attı. Uzun süredir hukuki tartışmalara konu olan "bakım karşılığı yapılan gayrimenkul devirleri" hakkında verilen bu karar, hasta ebeveynine bakan evlatların mirasçı diğer kardeşler tarafından açılan tapu iptali davalarında elini güçlendirecek nitelikte.
Yargıtay'ın son kararına göre, hasta babasına veya annesine bakan evlada gayrimenkulün satış yoluyla devri, tek başına mirasçıları miras hakkından mahrum bırakma amacı güden "muvazaalı (danışıklı) işlem" olarak kabul edilmeyecek.
Hukuk dilinde "muvazaa," tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan bir sözleşme yapmaları anlamına geliyor. Mirasçılar, genellikle bir ebeveynin malını hayattayken bir çocuğuna satışı göstermesini, aslında diğer mirasçılardan mal kaçırmak için yapılmış gizli bir bağışlama işlemi (muvazaa) olduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescil davasına konu edebiliyorlardı.
Yargıtay, bu tür durumlarda işlemin muvazaalı olup olmadığını belirlerken artık sadece şekli unsurlara bakılmayacağını, tarafların (bakılan ebeveyn ve bakan evlat) gerçek iradelerinin ve sosyal durumlarının dikkate alınması gerektiğini vurguladı.
Kararın temel gerekçesi, Türk Medeni Kanunu'nda yer alan ve ahlaki bir görev olan "bakım borcu" ilkesine dayanıyor. Eğer evlat, ebeveyninin hastalığı, yaşlılığı veya düşkünlüğü nedeniyle uzun süreli ve fedakârca bakımını üstlenmişse, ebeveynin bu bakıma karşılık olarak gayrimenkulü devretmesi bir "minnet borcunun ifası" ve haklı bir karşılık olarak değerlendirildi. Bu durumda, devir işleminin asıl amacının mirasçılardan mal kaçırmak değil, emek ve fedakârlığın karşılığını vermek olduğu kabul edilecek.